Nuran Abla, Kars’ın özel yemeği olan kazı iftarda mönü olarak sunduklarını söyledi. Yayla ve merada yetişen kazların kesim takviminde kesililip depolanıp saklandığını ve Ramazan ayında sofraları süslediğini belirten nuran Özyılmaz, “Kazın yanında kazın suyundan pişmiş bulgur pilavı var. Onun yanında tamamlayıcı olnKağızman kayısısıyla yapılmış hoşafımız var. Bunlar Ramazan ayının vazgeçilmezleridir. Onun yanında yine patatesli, yeşil mercimekli erişte pilavımız var. Eriyte de bizim kışlık azığımızdır. Bizler genelde unlu mamülleri kışlık azığı olarak saklarız. Sırıfan ve evelik çorbasıyla bir araya geldiğinde güzel bir mönü oluşturur. Ayrıca yine ilaveten köy unundan yapılmış ketemiz vardır. Kars’ın özel hamur işidir. Onun yanında yaşla sütünden mayaladığımız süt yogurdumuz ve içecek olarak da yayla sütünden mayaladığımız yogurttan ayran bulundururuz. Buna bir de tandır ekmeği eklediğimizde Kars’ın bir akşamlık iftar mönüsü hazır olmuş olur.” dedi.
Kazın bir porsiyonunun dörtte bir parçası olduğu için 65 TL’ye satıldığını, bunun bulgur pilavı ve diğer ürünlerle servil edildiğini anlatan Nuran Abla, kazın özel bir ziyafet yemeği olduğunu, entegre değil yayla ve mea besiciliğini olduğunu kaydetti. Kazın köylünün tekelinde olan bir ürün olduğunu, yumurta sayısı da az olması ve kazın çok tüketmesinden yani masraflı olmasından dolayı köylüden pahalı aldıklarını onun için de porsiyonunun pahalı olduğunu vurguladı. Kaz etinin dünyanın en gözde, en doğal ve en organik et olduğunun bilinmesini de isteyen Nuran Özyılmaz, “Raf ürünü değil direk köy ürünüdür. Mart, Nisan ve Mayıs aylarında kuluçkadan çıkan yavrular yeliş otlayarak ve taneli beslenerek Ekim, Kasım ve Aralık aylarında kesime hazırlanır. Kışı görmeyen kazın eti lezzetli olmaz. Çünkü dteri yağlanmamıştır, et olmamıştır. Kazın kesim takvimi vardır fakat saklama koşulları uygun olunca yeme takvimi yoktur. İyi saklanmış bir et her takvimde hem ayda her zaman yenilebilir. Şu anda Haziran ayına gelmek üzereyiz ve bizim iftar mönümüzde Kars kazı vardır.” şeklinde konuştu.
Nuran Özyılmaz ayrıca, kaz etinin kurutularak saklanmasından dolayı pişirilmeye hazır bekletildiğini ifade ederek, “İşlem görmüş bir ettir ve uzun süreli dayanır. Bunu dörde bölerek tencereye koyup iyice haşlıyoruz. Çünkü sert ve lifli bir ettir. Hayvan dolaşarak beslendiği için eti liflidir. Çok iyi pişmesi gerekiyor. Çok iyi pişirme tekniği ile et lezzetlenir. İyi pişmeyen kazın eti lezzetli olmaz. Buna ne tuz kullanıyoruz ne yağ kullanıyoruz. Çünkü tuzu, yağı ve aroması kendiliğindendir. Onun için hiçbir şey kullanmadan kazı pişirdikten sonra fırınlıyoruz, suyuna da bulgur pilavı yapıyoruz böylece bir mönü oluşturuyor.” diye konuştu.
Erişte pilavının da geneleksel yiyecek olması nedeniyle kaz etiyle birlikte bir mönüde yer aldığını belirten Nuran Özyılmaz, “Evlerde makarnanın olmadığı zaman evde yapılan bir makarna türünden olduğu için elinin altında hemen hazır bir yiyecek özelliği vardır. Onun hemen kuzine fırında erişteyi haşlayıp altına patatesini koyuyorsun ve yeşil mercimekli ve tereyağlı olması gerekiyor çünkü ona bunlar o lezzeti veriyor. Erişte pilavı, bulgur pilavı, kaz eti, hoşavı ve evelik aşıyla beraber bir mönü oluşturur. Peşinden de yayla sütünden yapılmış yoğurdun ayranı bulundurulur. Bu bizim yöresel soframızdır.” dedi.– KAFKAS HABER AJANSI