Ve bu belirsizlik uzadıkça düşünme ve değerlendirme alanı da genişliyor sanki.
Yani, bu süreçte sokakta fikir beyan etmeyen kalmadı.
"Falanca parti, şu ilçeye aday olarak şu ismi gösterirse, filanca partinin de bu ismin karşısına falanca ismi koyması gerekir; ya da abi, burada ittifak falan olamaz, olsa da kimse takmaz." Gibi cümleleri kimi özenle, kimi de üstün körü kurarak salıyor meydana.
Bu tavırlar iyi midir; yoksa kötü mü?
Bence harika bir şeydir.
Seçmenin siyaset için fikir üretmesi, düşünceleriyle katılım sağlaması, gelecek için umut kapılarından biri olmalı.
Öyle sanıyorum ki; geçmişte olan yaklaşım, yerini başka ve güzel şeylere bırakıyor. Yani, "falanca parti, taşı aday gösterse, bu Kars başına koyar," önyargısı kaygı ile birlikte doğru yolu bulacak gibi.
Biz gazeteci tayfası böylesi zamanlarda, seçmenle konuşurken kendi düşüncemizi söylemez, sadece dinleriz.
Buna ister nabız tutmak, deyin; isterse fikir ölçmek!
Nabzı tutup, fikri de ölçtükten sonra buradan söylemeye devam ederiz.
Şu bir gerçek ki; ülke genelinde gelişen olumsuz ekonomik şartlar, bu yerel seçimlerde de rengini ve dengini gösterecektir.
Bu da haklı bir tepki olarak görülmeli ve anlayışla karşılanmalı.
Ancak, bu tür tavırları şuna da benzetebiliriz.
Bilindiği gibi coğrafyamızda ve özellikle Kars'ta kış ve soğukların insanlar üzerinde olumsuz etkisi oluyor.
Bunun başında da Kars tanımıyla, "ortalığın hastalığına," yakalanıyoruz.
Dememiz o ki; ister siyasette, ister sağlıkta olsun, olumsuz gelişmelerde zorunlu bir tavır ve davranışımız vardır ve bu da çok doğaldır.
İşte tam da bu günleri yaşıyoruz!
Yerel Seçimlerin ve aday isimlerinin Kars ilçeleri bazında tartışıldığı şu günlerde, ortalığın siyasi hastalığına yakalandığımız kesin.
Ve önyargının soğuk havası ve seçim rüzgârlarının, geçim darlığımızı ve de sağlığımızı ne zaman, ne hale getireceğini bilemeyiz!
Şunun şurasında yerel seçimlere ve genel geçimlere kaç ay kaldı ki!
Martın 31'ini bekliyoruz işte! Tıpkı Samuel'in Godot'unu bekler gibi bekliyoruz!
Sonrası 1 Nisan!
Birileri sonuca bakarak, "şaka yaptık," derse, şaşırmayın!
Peki, bu şakayı bu millet yer mi?
Yiyenler de olur elbet!
Ben bilmem; ama sizin midenize dokunur mu, dokunmaz mı; hazmetmeye çalışırken anlarsınız! Yani, hurma meselesi!
..
Bu yazıyı okuduğunuz günün gece yarısı yeni yıla gireceğiz!
Pos makineleri çalışacak, kredi kartları okunacak!
Bir güne daha şükredilecek; bizler ise umut tacirlerinden aldığımız piyango biletleri ile birkaç saatlik düşle, uçurumdan düşen mut dolu umutlarımızı bu yıl da mezara gömeceğiz.
Ve dağlarda kayanlar olacaktır; dağlarda kayanlar olurken, falanca mahallede, küçük bir evde bir çocuk açlıktan mutlaka ağlayacaktır.
O küçük evde yaşayanlar, ülkenin çeşitli yerlerinde her türlü kayanların komşusu olmadığı için, "komşusu aç yatarken, tok yatan bizden değildir," hadis-i sadece siyasetin ve sahte imanın sözlerinde kalacak!
Kalsın! Yeter ki sizin imanınız sağlam olsun!
Hadi adet yerini bulsun!
Biz de, umut dolu yeni yılınız kutlu olsun, diyelim bari!