Bir tarih yatar Kars'ta. Gidilip görülmesi gereken bir tarih. Kars birçok millete yuva olmuştur. Türkü, Kürdü, Ermenisi, Rusu ve daha nicesi. Birden çok dine tanıklık etmiş bunu da tarihine kültürüne yansıtmış. Bir yanda klisesi bir yanda camisi.
Kars Olay-Etrafı dağlarla çevrilidir, Kars'ın denizi yoktur belki ama Neşet Ertaş'ın da dediği gibi "Denizi seyretmek gibidir bozkırda gökyüzünü seyretmek." O gökyüzü asırlardır bu şehri içinde barındırmıştır. Her gelen hayalleriyle, mimarileriyle ve kültürleriyle süslemişlerdir bu şehri. Soğuktur Kars da gökyüzüsüde. O soğuk gökyüzüne rağmen sevebilmek Kars'ı bir başkadır. Yaşamadan sevilmeyecek bir şehirdir Kars, İstanbul gibi baktığında göremezsin güzelliklerini yaşaman lazımdır. Kalesine çıkıp o tertemiz havasını ciğerlerine çekmen lazım. Ani harabeleribe gidip o tarihi görüp Ermenistan ile aramıza sınır olan o berrak nehri seyredebilmektir. Kars çayının nasıl asi ve gür aktığını hissetmen lazım. Çıldır Gölüne bir kış günü gidip o gölde kızak turu yaparken yorulduktan sonra gölden çıkan taze balığı tatmak lazım. Kafkas dansını izlemelisin o çalan müzikle ruhunu dinlendirirken oyundan haz almalısın. Bir Karslının sofrasına oturup tulum peynirini, eski kaşarını köy ekmeği ile yiyip o sade ama benzersiz tada varmak. Kaz etini tatmak birkere tattıktan sonra defalarca yemek isteyeceğinden emin olmak. Bir çobanın dağda kor ateşte demlediği çayı yudumlarken o sıcaklığı damarlarında hissetmelisin. Bir kış günü çocuklarla kızak kayıp çocukluğunu tekrar yaşayıp o çocukların gözlerinde ki masumiyeti yakalayıp o soğuğa rağmen nasıl mutlu olduklarını gözlerinde görmelisin.
Ve Sarıkamış gidip damarlarına kadar hissetmelisin o toprak parçası için donarak ölen doksan bin şehidimizin ruhunu hissetmelisin anlamalısın kolay kazanılmadı bu toprak parçası. Neler kaybedildiğini uğruna bunları düşünerek gitmelisin Kars'a. Ve sevmelisin vatanın her parçasını.