Psikiyatrist Onur Okan Demirci, "Dolandırıcılık, hastalıktan ziyade kişide zevk, haz alma gibi mekanizmaları harekete geçirir. Bu anlamda dolandırıcılık durumuna hastalık yerine 'bağımlılık' demek daha uygun olabilir" dedi.
Kars Olay-Dolandırıcıların cezalandırılsalar dahi eyleme devam ettiklerini anlatan Psikiyatrist Onur Okan Demirci, "Dolandırıcılık, hastalıktan ziyade kişide zevk, haz alma gibi mekanizmaları harekete geçirir. Bu anlamda dolandırıcılık durumuna hastalık yerine 'bağımlılık' demek daha uygun olabilir" dedi.
İnsanların sıklıkla başına gelen, birçoğunun ise korkulu rüyası dolandırıcılık olayları, psikolojiyi de ciddi düzeyde etkiliyor. Dolandırıcıların bunu bir iş olarak gördüğüne dikkat çeken İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Psikoterapist Onur Okan Demirci, bu kişilerin psikolojik durumları hakkında açıklamalarda bulundu. Tarihteki olaylara bakıldığında bunun tüm dünyada yaygın olduğunu dile getiren Psikiyatrist Onur Okan Demirci, "Bu konuyla ilgili psikoloji camiası bilim dünyasına yıllarca araştırmalar, seminerler, makaleler sunmuştur. Tarihteki dolandırıcılık olaylarına baktığınızda bunun sadece Türkiye’de değil dünyada yaygın olduğunu görebilirsiniz. Ünlü dolandırıcılık olaylarında ise dolandırıcılar kendilerine ayrı bir kimlik kazandırırlar" diye konuştu.
KENDİ YALANLARINA İNANIYORLAR
Dolandırıcıların ortak özelliğinin ‘inandırıcılık’ olduğunu anlatan Psikiyatrist Demirci, “Bir insan kendi söylediği yalana ne kadar inanırsa o kadar gerçekçi bir ruh haline bürünür. Hani deriz ya ‘bir şeyi kırk kere söylersen olur’ diye. İşte bir yalanı da kırk kere söylerseniz inandırıcı olur ve o yalana söyleyen de inanır. Yapılan araştırmalar dolandırıcılık, sahtekârlık gibi durumların kişilik bozukluğu olmadığına dair kanaat getirir. Kişilik bozukluğuna sahip olmak depresyon geçirmek, kaygı bozukluğuna sahip olmak gibi durumlardan farklı değildir” ifadelerini kullandı.
YENİ BAĞIMLILIK TÜRÜ: DOLANDIRICILIK BAĞIMLILIĞI
Bilim dünyasının dolandırıcı kişilerin davranışlarını genetik veya biyolojik yapıdan ziyade sosyal ve kültürel yapıya bağladığını vurgulayan Demirci, şöyle devam etti:
"Bu kişilerin yetiştiği aile ortamı ve sosyal çevre bu duruma zemin hazırlamaktadır. Dolandırıcı kişiler dolandırma eylemini cezalandırılsalar dahi devam ettirme çabasına girmektedir. Bu durum bir hastalıktan ziyade kişide zevk, haz alma gibi mekanizmaları harekete geçirmesi daha olasıdır. Dolandırıcı kişilerin biyolojik mekanizmaları bağımlılıklardaki mekanizmalara benzemektedir. Bu, bağımlı kişilerin aynı zamanda dolandırıcı olduğu anlamına gelmez. Aynı şekilde haz ve ödül sisteminin harekete geçtiğini gösterebilir. Bu anlamda dolandırıcılık durumuna hastalık yerine bağımlılık demek daha uygun olabilir. Yeni bir bağımlılık türü ortaya çıkabilir, dolandırıcılık bağımlılığı."
"EGOLARI SAYESİNDE İKNA EDİCİ OLURLAR"
'Dolandırıcı kişiler oldukça yüksek egoya sahip' diyen Psikoterapist Onur Okan Demirci, "Bu sayede oldukça ikna edici olabilirler. Bu duruma ise aile ve sosyal çevrelerinde görünmez, yetersiz veya fark edilmeyen çocuklar olarak yetiştirilmeleri neden olmuş olabilir. Biyolojik psikiyatri kuramları bu durumu beyindeki ödül merkezine bağlarken, sosyal psikoloji kuramları bu durumu aile yapısına bağlamaktadır. Bütüncül olarak baktığımızda her ikisi de doğru gibi görünmektedir" değerlendirmesinde bulundu.
başarılı