Açık denizlere yolculuğa çıkacak kaptan, sefere çıkmadan önce yanına tayfa arıyormuş. İlanlar vermiş. Çevreye haberler salmış ve sonunda limanda beklerken yanına üç kişi gelmiş.
Birisi şöyle demiş:
“Kaptan, dünyanın en iyi gören adamı benim. İnsanlar içinde benden keskin gözlüsü yoktur.”
Ötekisi de:
“En hassas kulak bendedir. Kâinatın en iyi duyan adamı benim.” demiş. Kaptan durumdan memnunmuş. Üçüncüye dönüp; “ Senin marifetin nedir?” diye sormuş.
Üçüncü tayfa “ Benim canım sıkılır kaptan.” diye yanıtlamış.
Kaptan, “Nasıl yani?” diye sormuş.
“İşte basbayağı canım sıkılır kaptan.” diye yanıtlamış.
“Eh bakalım üçünüz de gelin.” demiş kaptan.
Birkaç gün sonra gemi denize açılmış. Açık denizlerde fırtınalara yakalanmış, aylarca kara görmeden yönlerini kaybederek, umutsuzca yol almışlar. Zifiri karanlık günlerin birinde, iyi gördüğünü söyleyen tayfa, elini gözüne siper ederek “Müjdemi isterim kaptan.” demiş. “Buraya tam 7 gün mesafede bir deniz feneri gördüm. İçinde de aksakallı yaşlı bir fenerci var.”
Kulağı çok iyi duyan tayfa geri durur mu? “ Evet, kaptan arkadaşım doğru söylüyor.” demiş.” Yaşlı fenerci merdivenlerden inerken ayak seslerini duydum. Hatta gözünden gözlüğü düşürdü, tık diye bir ses çıktı.”
Sıra üçüncü tayfaya gelince o da şöyle demiş: “ İŞTE KAPTAN, BENİM BUNLARA CANIM SIKILIYOR!” demiş.
Bundan hareketle gelelim Kafkas Üniversitesine. Bana göre herkes kendini bu fıkradaki tiplerden birine yakın hisseder. Ben kendimi üçüncü tayfaya yakın buluyorum.
Neden mi?
Mesele Erzurum olunca biz Karslılar başlarız Erzurum’a methiyelere dizip Kars’ı tenkit etmeye. Erzurum’a methiye düzmek kolaydır ama Kars için düt demeyenlere CANIM SIKILIYOR
Birilerinin maddi ikbal için yeni yönetimde makam kapamadığı için bel altı ve entrikalar ile Üniversite üzerinden direk Rektörü hedef almasına CANIM SIKILIYOR.
Bizlere hizmet için dertlenen insanları karalayıp ayağını kaydırmaya ve yalnızlaştırmaya çalışanları görünce CANIM SIKILIYOR.
Yıllarca, neden Kafkas Üniversitesini bir Karslı Rektör yönetmiyor diyenlerin bu gün üniversiteyi karalamaları, üniversite ve şehir için dertlenen bir insana haksız yere iftira atmalarına CANIM SIKILIYOR.
Vebal sahibi olduğunu unutmayıp (unutan yöneticiler oldukça fazla), geceleri biz tatlı uykumuzdayken, üniversitenin hayvan çiftliğine eşini alıp hayvan doğurtmaya giden birine fikri cüce akademisyenlerin attığı çamuru görünce CANIM SIKILIYOR.
Türkiye’de sadece birkaç yerde olan körlüğü önleyici cihaz getiren. (Bu cihaz Erzurum’da dahi yok. İstanbul ya da Ankara’ya hastamızı götürecektik) İstanbul’da özel bir hastanede 25.000 TL’ye yapılan bu ameliyatı sizlere neredeyse bedavaya yaptıran birine, sırf yakını Üniversiteye alınmadı diye birilerinin Üniversiteyi ve Rektörü karalamalarına CANIM SIKILIYOR.
Makine olsa ne olur doktor yok dediğinizi duyar gibiyim sakin olun ben de diyorum ki, Ameliyatlı olmasına rağmen özel girişimlerde bulunarak doktor getirmek için Ankara’ya hasta haliyle giden birine haksızlık yapılmasına CANIM SIKILIYOR.
Bizler gibi buranın soğuk havasını soluyan, şikâyetçi olduğunuz çamurlu ve tozlu yollardan yürüyen, ailesiyle birlikte burada bizlerle aynı kaderi paylaşan, cebini doldurup başka şehirlerde yaşama telaşı içinde olmayıp memleketine gönül vermiş, memleketi için dertlenmiş birine yapılan insafsızlığa CANIM SIKILIYOR.
İnsaf edin diyorum çünkü Bir Kerkük Türküsünde insafın tarifi şöyledir;
“Gecenin yarısı dı
Yâr ömrüm varisidi
İki gözüm insaf et
İnsaf din yarısı dı”
Sağcısından solcusuna, devletlisinden kuluna, iktidarından muhalefetine ‘insaflı olmak’ memleketimizden men edilmiş sanki.
Muhteşem sefaletimiz…
Birileri suyu bulandırarak bizlere hizmet edilmesinden rahatsızlık duyuyor. Hastalarımız Erzurum yollarına gidip gelsin istiyorlar. Riyakâr tutum ve yaklaşımlarla üniversitemizi ve hastanemizi bu yüzden hedef alıyorlar. Kendi günlük kaygılarımızla tepkilerimizi cılız ve mahcup tutar ya da bizlere bu kötülüğü yapanlara çanak tutarsak, yarın tepki vermeye bile vakit bulamayabiliriz.
Unutmayalım: 'Dost acı söyler.' Benden söylemesi…
Satırlarıma severek okuduğum Refik Durbaş ile son veriyorum. Refik Durbaş, ‘Çaylar Şirketten’ isimli şiir dizisinde Urfalı bir otobüs muavininin gözünden yol ve yolculuğu bir roman tadında anlatırken... Birçok dizesini ‘Şivan düşe’ ilenmesiyle bitirir. Ben de Durbaş’tan ilhamla İnsanlığa hizmet veren insanlara yapılan iftiralara karşı ‘”Zulmünüze şivan düşe” diyorum.
SEVENE DE SÖVENE DE SELAM OLSUN. /// SEZGİN YILDIZ